Evet, danışmanlık hizmeti veriyoruz.
Sözlük anlamı olarak veri, “bir araştırmanın, bir tartışmanın, bir muhakemenin temeli olan ana öge, muta, done” olarak kullanılmaktadır. İngilizcede “data” kelimesinin karşılığı olan veri, Latincede “verilen şey” anlamına gelen “datum” kelimesine karşılık gelmekte ve Türkçede de Latince gerçek anlamına uygun olarak kullanılmaktadır. Veri kavramı, bilgi (knowledge) ve enformasyon (information) kelimeleriyle birçok kaynakta aynı anlamda kullanılmakta fakat bunların hepsinin ayrı anlamları ifade ettiği göz ardı edilebilmektedir. Temel olarak veri, enformasyon ve bilgi için ham madde özelliği taşımaktadır.
Kimliği belirli ya da belirlenebilir nitelikteki gerçek bir kişiye ilişkin her türlü bilgidir. Kişisel veriden söz edebilmek için, verinin bir gerçek kişiye ilişkin olması ve bu kişinin de belirli ya da belirlenebilir nitelikte olması gerekmektedir. a. Gerçek kişiye ilişkin olma: Kişisel veri, gerçek kişiye ilişkin olup, tüzel kişilere ilişkin veriler kişisel verinin tanımının dışındadır. Dolayısıyla, bir şirketin ticaret unvanı ya da adresi gibi tüzel kişiliğe ilişkin bilgiler (bir gerçek kişiyle ilişkilendirilebilecekleri durumlar haricinde) kişisel veri sayılmayacaktır. b. Kişinin belirli veya belirlenebilir olması: Kişisel veri, veri sahibinin doğrudan kimliğini gösterebileceği gibi, o kişinin kimliğini doğrudan göstermemekle birlikte, herhangi bir kayıtla ilişkilendirilmesi sonucunda kişinin belirlenmesini sağlayan tüm bilgileri de kapsar. c. Her türlü bilgi: Her türlü bilgi ifadesi son derece geniş olup, bir gerçek kişinin; adı, soyadı, doğum tarihi ve doğum yeri gibi bireyin sadece kimliğini ortaya koyan bilgiler değil; telefon numarası, motorlu taşıt plakası, sosyal güvenlik numarası, pasaport numarası, özgeçmiş, resim, görüntü ve ses kayıtları, parmak izleri, IP adresi, e-posta adresi, hobiler, tercihler, etkileşimde bulunulan kişiler, grup üyelikleri, aile bilgileri, sağlık bilgileri gibi kişiyi doğrudan veya dolaylı olarak belirlenebilir kılan tüm veriler, kişisel veri olarak kabul edilmektedir.
Kişisel veriler Kanunda sınırlı olarak sayılmamıştır. Kanunun 3. maddesinin (d) bendi uyarınca, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi “kişisel veri”dir. Bu anlamda, rapor veya analiz yolu ile ilgili kişinin kimliğine ulaşılabiliyorsa, söz konusu belgeler de kişisel veridir.
İlgili kişinin açık rızası bulunmaksızın özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesi kural olarak yasaklanmıştır. Ancak Kanunun 6. maddesinde istisnai koşullar düzenlenmektedir. Sağlık ve cinsel hayat dışındaki özel nitelikli kişisel veriler, kanunlarda açıkça öngörülmüş olması halinde işlenebilecek iken sağlık ve cinsel hayata ilişkin kişisel verilerin ancak kamu sağlığının korunması, koruyucu hekimlik, tıbbi teşhis, tedavi ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi ile sağlık hizmetlerinin planlanması, yönetimi ve finansmanı amacıyla, sır saklama yükümlülüğü altında bulunan kişiler veya yetkili kurum ve kuruluşlar tarafından işlenmesinde ilgili kişinin açık rızası aranmamıştır. Özel nitelikli kişisel verilerin işlenmesinde ayrıca Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenen gerekli önlemlerin alınması şartı getirilmiştir
Kişisel sağlık verisi, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü sağlık verisini ifade eder. Örneğin; her türlü tahlil sonucu, kişinin geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar gibi veriler kişisel sağlık verileridir. Kişisel sağlık verisi özel nitelikli kişisel veridir. Dolayısıyla Kanunun 6. maddesinde düzenlenen özel nitelikli kişisel verilerin işlenme şartlarına tabidir.
İlgili kişinin kendisiyle ilgili veri işlenmesine, özgürce, konuyla ilgili yeterli bilgi sahibi olarak, tereddüde yer bırakmayacak açıklıkta ve sadece o işlemle sınırlı olarak verdiği onay beyanıdır. Kanuna göre açık rızanın üç unsuru vardır: a. Belirli bir konuya ilişkin olma: Açık rıza beyanının kapsamı genel nitelikte olmamalı, belirli bir duruma özgülenmiş olmalıdır. Örneğin; veri sorumlusu tarafından “tüm ürün ve hizmetlerimizin sunulması için kişisel verilerinizin işlenmesine açık rıza veriyor musunuz?” biçiminde rıza alınması durumunda, rıza “belirli bir konuya ilişkin” olmayacağı için geçerli bir rıza olarak kabul edilmeyecektir. b. Bilgilendirmeye dayanma: Elde edilecek kişisel verilerin hangi amaçlarla kullanılacağı açıkça belirtilmeli, kişinin anlamayacağı terimler ya da yazılı bilgilendirme yapıldığında okumakta güçlük çekeceği oranda küçük puntolar kullanılmamalıdır. c. Özgür iradeyle açıklanmış olma: Bir irade beyanı olan “rıza” beyanının kişinin özgürlüğünü etkileyecek hallerden arınmış olması gerekmektedir. Bu doğrultuda, “açık rıza” beyanını veren veri sahibinin iradesini bozacak bir durum mevcut olmamalıdır. Örneğin; veri sorumlusu tarafından veri sahiplerinin rızalarının elde edilmesi, bir ürün veya hizmetin sunulmasının ön şartı olarak ileri sürülmemelidir.
Veri işleyen, veri sorumlusu adına verileri işleyen gerçek veya tüzel kişilerdir. Bu kişiler, veri sorumlusunun kişisel veri işlemek üzere yetkilendirdiği ayrı bir gerçek veya tüzel kişi de olabilir. Örnek: Veri sorumlusu adına faaliyet gösteren, dışarıdan hizmet alınması suretiyle çağrı merkezi hizmeti veren bir şirket bu faaliyet kapsamında veri işleyen olarak kabul edilecektir. Veri sorumlusunun verdiği yetkiye dayanarak hareket eden; • Dışarıdan hizmet alınması suretiyle çağrı merkezi hizmeti sunan çağrı merkezi şirketi, • Pazar araştırma şirketleri, • Kuryeler vb
Kişisel verinin işlenme şartları nelerdir? Kanunun 5. maddesinde kişisel verilerin hangi hallerde hukuka uygun olarak işlenebileceğine ilişkin veri işleme şartları düzenlenmiştir. Bu doğrultuda kişisel veriler ancak aşağıda sıralanan şartlardan en az birinin varlığı halinde işlenebilir: • Veri sahibinin açık rızasının varlığı, • Kanunlarda açıkça öngörülmesi, • Fiili imkânsızlık nedeniyle rızasını açıklayamayacak durumda bulunan veya rızasına hukuki geçerlilik tanınmayan kişinin kendisinin ya da bir başkasının hayatı veya beden bütünlüğünün korunması için zorunlu olması, • Bir sözleşmenin kurulması veya ifasıyla doğrudan doğruya ilgili olması kaydıyla, sözleşmenin taraflarına ait kişisel verilerin işlenmesinin gerekli olması, • Veri sorumlusunun hukuki yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için zorunlu olması, • İlgili kişinin kendisi tarafından alenileştirilmiş olması, • Bir hakkın tesisi, kullanılması veya korunması için veri işlemenin zorunlu olması, • İlgili kişinin temel hak ve özgürlüklerine zarar vermemek kaydıyla, veri sorumlusunun meşru menfaatleri için veri işlenmesinin zorunlu olması. Veri işleme amacı Kanunda bulunan “veri sahibinin açık rızası” dışındaki veri işleme şartlarından birine dayanıyorsa, bu durumda ilgili kişiden açık rıza alınmasına gerek bulunmamaktadır. Veri işleme faaliyeti rıza dışında bir dayanakla yürütülebilecekse, veri sahibine rızası için başvurulması durumunda veri sahibinin yanılma riskinin doğmaması gerekmektedir.
Kişisel verilerin silinmesi; söz konusu kişisel verilerin ilgili kullanıcılar tarafından hiçbir şekilde erişilemez ve tekrar kullanılamaz hale getirilmesi işlemidir. Veri sorumlusu, silinen kişisel verilerin ilgili kullanıcılar tarafından erişilemez ve tekrar kullanılamaz olması için gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri alır.
Kişisel verilerin işlenmesinin disiplin altına alınması ve bu bağlamda Anayasada öngörülen başta özel hayatın gizliliği olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin korunmasıdır. Verilerin korunması, temelde verilerin değil, bu verilerin ilişkili olduğu kişilerin korunmasını hedef alır. Verilerin korunması kişileri onlar hakkındaki bilgilerin (otomatik olarak ya da otomatik olmayan yollarla) işlenmesinden doğacak zararlardan koruma amacına yönelmiş ve kişisel verilerin korunmasına ilişkin ilkelerde somutlaşmış bir dizi (yasal ya da yasal olmayan) önlemi ifade eder. Bu anlamda kişisel verilerin korunmasının, kişilere ilişkin bilgilerin toplanması, saklanması, kullanılması gibi veri işleme sürecinin bütün aşamalarını kapsar şekilde bireylere kontrol hakkını yeniden kazandırmayı amaçladığı söylenebilir.
Kişisel veriler ülkemizde 2010 yılında Anayasal teminata bağlanmıştır. Anayasanın 20. maddesine göre: “Herkes, 11 kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir”. Anayasa bu hakkın korunmasına ilişkin usul ve esasların belirlenmesini çıkarılacak bir kanuna bırakmıştır. Bu kapsamda 24 Mart 2016 tarih ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu çıkarılmıştır. Yine diğer mevzuatta kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Ayrıca Türk Ceza Kanununun 135 ila 140. maddeleri arasında kişisel verilerin korunmasına yönelik müeyyideler yer almaktadır.
2010 yılında yapılan referandumdan sonra 5982 sayılı Kanunla Anayasanın özel hayatın gizliliğini düzenleyen 20. maddesine “Herkes, kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsar. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir” hükmü eklenerek, kişilerin kişisel verilerinin korunması açıkça Anayasal güvence altına alınmıştır.
Gerek kamu kurumları gerekse özel kuruluşlar, bir görevin yerine getirilmesi veya bir hizmetin sunumuyla bağlantılı olarak, 12 kişisel veri niteliğindeki bilgileri, öteden beri toplamaktadırlar. Bu durum, bazen kanunlardan kaynaklanmakta, bazen kişilerin rızasına veya bir sözleşmeye dayanmakta, bazen de yapılan işlemin niteliğine bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Sosyal ve ekonomik hayatın düzen içinde sürdürülmesi, kamu hizmetlerinin etkin biçimde sunumu, mal ve hizmetlerin ekonominin gereklerine uygun biçimde geliştirilmesi, dağıtımı ve pazarlanması için kişisel verilerin toplanması kaçınılmazdır. Bu bilgilerin sadece ilgili ve yetkili kişi veya kuruluşlarca muhafazası ile amaca uygun kullanımı da mutlak bir sosyal ihtiyaç olmasının yanında Anayasal bir haktır. Kanunla, kişisel verilerin sınırsız biçimde ve gelişigüzel toplanması, yetkisiz kişilerin erişimine açılması, ifşası veya amaç dışı ya da kötüye kullanımı sonucu kişisel hakların ihlal edilmesinin önüne geçmek amaçlanmaktadır. Bunun yanı sıra, Avrupa Konseyi tarafından, tüm üye ülkelerde kişisel verilerin aynı standartlarda korunması ve sınır ötesi veri akışı ilkelerinin belirlenmesi amacıyla hazırlanan “Kişisel Verilerin Otomatik İşleme Tabi Tutulması Karşısında Bireylerin Korunmasına İlişkin 108 Sayılı Sözleşme”, 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açılmış ve ülkemiz tarafından da imzalanmış, bu Sözleşme 17 Mart 2016 tarihli ve 29656 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak iç hukuka dâhil edilmiştir. 108 sayılı Sözleşme’nin 4. maddesi gereğince, iç hukukta kişisel verilerin korunmasına yönelik yasal düzenleme yapılması zorunlu tutulmuştur.
Kişisel Verilerin Korunması Kanunu Tasarısı ülkemizde ilk defa 2007 yılında Avrupa Birliği ile uyum kapsamında hazırlanmıştır. 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, önceki metinler üzerinde yapılan çeşitli değişikliklerle 18 Ocak 2016 tarihinde TBMM Başkanlığı’na sevk edilmiştir ve 24 Mart 2016 tarihinde TBMM Genel Kurulu tarafından kabul edilerek kanunlaşmış, 7 Nisan 2016 tarih ve 29677 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Uluslararası belgeler, mukayeseli hukuk uygulamaları ve ülkemiz ihtiyaçları göz önüne alınmak suretiyle hazırlanan Kanun ile, kişisel verilerin çağdaş standartlarda işlenmesi ve koruma altına alınması amaçlanmaktadır. Bu kapsamda Kanunun amacı, kişisel verilerin işlenme şartlarını, kişisel verilerin işlenmesinde başta özel hayatın gizliliği olmak üzere kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin korunmasını ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasları düzenlemektir. Kanunun gerekçesinde, kişinin mahremiyet hakkı ile bilgi güvenliği hakkının korunması da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Ayrıca, kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin yükümlülükleri ile uyacakları usul ve esasların da düzenlenmesi Kanunun amaçları arasında yer almaktadır.
Güvenlik duvarı, bilgisayarların yetkisiz erişim veya herhangi bir siber saldırı ile korunmasına yardımcı olacak bir güvenlik sistemi kavramıdır.
Kullanıcı adı/şifre: bir güvenlik duvarı aygıtı için varsayılan parolayı değiştirin Uzaktan yönetim: Uzaktan yönetim özelliğini devre dışı bırakın Bağlantı noktası iletme: Bir web sunucusu veya FTP sunucusu gibi belirli uygulamaların düzgün çalışması için uygun bağlantı noktası iletmeyi yapılandırın DHCP sunucusu: Mevcut bir DHCP sunucusuna sahip bir ağa güvenlik duvarı yüklemek, güvenlik duvarının DHCP'si devre dışı bırakılmadığı sürece çakışmaya neden olur Günlüğe Kaydetme: Güvenlik duvarı sorunlarını veya olası saldırıları gidermek için günlüğe kaydetmenin etkinleştirildiğinden emin olun ve günlüklerin nasıl görüntüleneceğini anlayın Politikalar: Sağlam güvenlik politikalarınız olmalı ve güvenlik duvarının bu politikaları uygulayacak şekilde yapılandırıldığından emin olmalısınız.
Proxy sunucuları, bir IP adresine erişim yetkisi olmayan harici kullanıcıların bu adrese erişmesini engelleyen sunuculardır. Veri iletimi devreye girdiğinde, IP adresleri gereklidir ve bu nedenle, doğru IP adresini alan adına yönlendiren DNS de gereklidir. Proxy sunucuları ayrıca tüm dahili kullanıcıları virüs, solucan vb. saldırılara karşı otomatik olarak önlemek için kara listeye alınan tüm web sitelerinin listesini tutar.
Veri Sızıntısı, kuruluş içinden harici yetkisiz bir hedefe kasıtlı veya kasıtsız bir veri aktarımıdır. Gizli bilgilerin yetkisiz bir kuruluşa ifşa edilmesidir. Veri Sızıntısı, nasıl olduğuna bağlı olarak 3 kategoriye ayrılabilir: Kazayla Oluşan İhlal: Bir varlık, bir hata veya gaf nedeniyle yetkisiz bir kişiye istemeden veri gönderir. Kasıtlı İhlal: Yetkili kurum, yetkisiz bir varlığa bilerek veri gönderir. Sistem Hack: Veri sızıntısına neden olmak için bilgisayar korsanlığı teknikleri kullanılır Veri Sızıntısı, DLP (Veri Sızıntısını Önleme) Araçları olarak bilinen araçlar, yazılımlar ve stratejiler kullanılarak önlenebilir.
Yazılım entegrasyonu ve veri entegrasyonu neredeyse aynı şeydir, ancak yine de biraz farklıdırlar. Farklı amaçlara hizmet ederler. Yazılım entegrasyonunda (veya uygulama entegrasyonunda), bazı hantal süreçleri düzene sokmak için iş yazılımlarını veya uygulamalarını birbirine bağlamaya odaklanılır. Entegrasyon, çalışanların iş görevlerini daha verimli bir şekilde gerçekleştirmelerine yardımcı olmak için noktadan noktaya yapılır. Veri entegrasyonunda ana odak, şirket verilerinin tek bir veri havuzunda birleştirilmesini sağlamaktır. Bu şekilde, gerçeğin yalnızca bir versiyonuna sahip olursunuz. Amacınız, saklanan verilerin doğru ve yüksek kalitede olmasını sağlamak için farklı kaynaklardan gelen verileri birleştirmek. Veri entegrasyonu, veritabanı düzeyinde çalışır, yazılım entegrasyonu ise uygulama düzeyinde bağlanır.
Aynı tür verileri işleyen birden fazla yazılım sisteminiz varsa (örneğin müşteri veya ürün verileri), çift veri girişini önlemek için sistemleri entegre edebilirsiniz. ve süreçlerinizi kolaylaştırın. İş süreçlerinizi kolaylaştırmak için yazılım entegrasyonunu da kullanabilirsiniz. Bir çalışma sürecinde sistemler arasında geçiş yapmak zorunda kalmayacaksınız. Örneğin, nakit paraya geçiş sürecinde, görevi gerçekleştirmek için CRM ve ERP yazılım sistemlerinizden geçiş yapmanız gerekir.
Sanal bellek, birincil bellek (RAM) olarak ikincil bir belleğin (sabit disk) kullanıldığı bir depolama ayırma yöntemidir.
Hizmet Reddi saldırılarının amacı, ağları ve sistemleri, kaynaklarını ve bant genişliğini tüketmek için trafikle doldurmaktır. Bunu yaparak, bir web sitesi meşru hizmet taleplerini karşılayamaz. Bilgisayar korsanları bu saldırıyı başlatmak için birden fazla sistem kullandığında, Dağıtılmış Hizmet Reddi (DDoS) saldırısı olarak bilinir.
Tedarik zinciri yönetimi (supply chain management), mal ve hizmet akışının yönetimidir ve hammaddeleri nihai ürünlere dönüştüren tüm süreçleri içerir. Müşteri değerini en üst düzeye çıkarmak ve pazarda rekabet avantajı elde etmek için bir işletmenin arz yönlü faaliyetlerinin etkin biçimde düzenlenmesini içerir.
Server yani sunucu, "istemciler" adı verilen diğer programlar veya aygıtlar için işlevsellik sağlayan bir bilgisayar donanımı veya yazılımı (bilgisayar programı) parçasıdır. Bu mimariye istemci-sunucu modeli denir. Sunucular, birden çok istemci arasında veri veya kaynak paylaşma veya bir istemci için hesaplama yapma gibi, genellikle "hizmetler" olarak adlandırılan çeşitli işlevler sağlayabilir. Tek bir sunucu birden çok istemciye hizmet verebilir ve tek bir istemci birden çok sunucu kullanabilir. Bir istemci işlemi aynı cihazda çalışabilir veya bir ağ üzerinden farklı bir cihazdaki bir sunucuya bağlanabilir. Tipik sunucular, veritabanı sunucuları, dosya sunucuları, posta sunucuları, baskı sunucuları, web sunucuları, oyun sunucuları ve uygulama sunucularıdır.
Kurum, kuruluş ve şirketlerin bilgi işlem hizmetleriyle ilgili tüm taleplerin kurumsal bir muhatap ile, raporlanabilir, denetlenebilir ve izlenebilir bir yapıyla karşılanmasına olanak tanır.
Bütün müşterilerimizde yürürlükte olan sözleşmelerimizin tümünün süresi 1 yıl olarak imza edilmiştir. Her yıl sözleşme süresi sonu yaklaştığında koşullar yeninden gözden geçirilerek, sözleşme süreleri yenilenerek devam edilir.
İşletmeniz bünyesinden bulunan bütün donanımsal bilgi işlem elemanı kapsam içinde olup ayrıca raporlama, yedekleme ve güvenlik hizmetlerini içine alır. Danışmanlık hizmetleriyle de desteklenen bu hizmet her işletmeye özel değerler katmak için sunulur.
Hemen hemen her ölçekte işletmenin bütçesini ilgilendiren her konu bizce de çok önemli olup, bu noktada verdiğimiz hizmetleri fiyatlarken mutlaka müşteri menfaatlerini göz önünde bulunduruyoruz. Amacımız hem uzun soluklu iş ilişkileri kurmak hem de müşterilerimizin ihtiyaçlarını karşılayarak “mutlu müşteri” kavramını yaratmaktır. Bu bağlamda bakım anlaşması fiyatlarını müşterilerimizle beraber belirliyoruz.
Gerçek ve tüzel kişilikteki firma, şirket ve kurumların bilgi işlem yönetimi, teknik destek, kullanıcı desteği, veri güvenliği, yedekleme çözümleri ve bilişim danışmanlığı gibi konularda ilgili bilişim firmalarından süreli veya proje bazlı olarak aldıkları hizmetin genel adıdır.
Evet, Kurumsal olarak servis hizmetlerimizden faydalanabilirsiniz.
Yazılım entegrasyonu, iki veya daha fazla uygulamayı veya yazılım çözümünü birbirine bağlama sürecini ifade eder. Bu bağlantının amacı, veri silolarından kaçınmak ve bir kuruluştaki herkesin aynı, tutarlı verilerle çalışmasına izin vermektir. Yazılım entegrasyonunu gerçekleştirmek için bir entegrasyon yazılımına (veri entegrasyon çözümü veya aracı da denir) ihtiyacınız vardır.
Çoğu kuruluş, özellikle BT personeli çok az olan veya hiç olmayan KOBİ'ler için yazılım projeleri göz korkutucudur. Çoğu durumda, bir entegrasyon, özel kodlama, haritalama ve hata işleme (şirketinizde eksik olabilecek beceriler) gerektirir. Ancak önceden oluşturulmuş bir uygulama ile tek bir kod satırı oluşturmanız gerekmez. Unity, Epicor ERP ile CRM, e-Ticaret veya Pazarlama Otomasyonu yazılımınız arasında herhangi bir kodlama olmadan veri aktarımı yaparak hızlı bir şekilde kurulacak şekilde tasarlanmıştır. Ayrıca, sertifikalı danışmanlarımız dağıtımdan sonra çözümünüzü tam olarak yönetecektir. Bu, tipik olarak sistem entegrasyonunda yer alan tüm karmaşıklığı ortadan kaldırır.
SRM, Security Reference Monitor'ün kısaltmasıdır ve bilgisayar sürücülerinin nesneye erişim hakları vermesi için rutinler sağlar.
IP Adresi, İnternet Protokolü Adresi’nin (Internet Protocol Address) kısaltmasıdır. Bir bilgisayar ağındaki yazıcılar, depolama diskleri gibi bir bilgisayarı veya aygıtı benzersiz şekilde tanımlamak için bir internet protokolü adresi kullanılır.
MAC Adresi, Medya Erişim Kontrolü adresinin kısaltmasıdır. MAC adresleri, ağın fiziksel katmanında iletişim için ağ arayüzlerini benzersiz bir şekilde tanımlamak için kullanılır.
Bilgi güvenliği, bilgi ve bilgi sistemlerini yetkisiz ifşa, değişiklik ve imhadan koruma uygulamasıdır. Hem Üniversite bilgileri hem de bunlara erişen, işleyen, depolayan veya ileten BT cihazları dahil olmak üzere tüm BT kaynaklarının güvenliğini kapsar.
Birçok ağ anlaşması sonradan düşünülerek yapıldığından, yeni ekipman satın alındığında veya yenileme olarak imzalandığında, ağ bakım sözleşmeleri için RFP'ler norm değildir. Bununla birlikte, çoğu kuruluşun ihtiyaç analizleri, dahili incelemeler ve bütçe görüşmeleri gerektiren bir RFP süreci olduğundan, şirketinizin resmi RFP prosedürünü yürürlüğe koymak, ağ bakımına fazla harcama yapmadığınızdan emin olmak için ideal bir yol olabilir. Ağ bakımı için bir RFP, ağdaki her bir ekipmanı, kullanım seviyelerini, arıza geçmişini ve kapsama beklentilerini açıkça listelemelidir. Ayrıca, uyumsuzluk ve kapsam değişiklikleri için sözleşme hüküm ve koşullarını da içermelidir.
Veri Kaybını Önleme (DLP – Data Loss Prevention), veri ihlallerini, sızmayı veya hassas verilerin istenmeyen şekilde yok edilmesini tespit etme ve önleme uygulamasıdır. Kuruluşlar, verilerini korumak ve güvence altına almak ve düzenlemelere uymak için DLP'yi kullanır.
Pentest olarak da bilinen sızma testi, istismar edilebilir güvenlik açıklarını kontrol etmek için bilgisayar sisteminize karşı simüle edilmiş bir siber saldırıdır. Web uygulaması güvenliği bağlamında, sızma testi yaygın olarak bir web uygulaması güvenlik duvarını (WAF) güçlendirmek için kullanılır.